ÇATALCA DAĞYENİCE ALAİYE BALKAN HARBİ ŞEHİTLİĞİNDE 108 YIL SONRA MEZARLAR AÇIĞA ÇIKTI. ![]() ÇATALCA, DAĞYENİCE, BALKAN HARBİ / ALAİYE ŞEHİTLİĞİ 1912 www.pikovamubadilleri.com 30 Mart 2020 1912 Yılının Ekim ayı sonlarında, Osmanlı, Balkan Savaşına çok hazırlıksız yakalanır. 1911 İtalyan harbi henüz sona ermiş ve İtalyanlarla UŞİ anlaşması imzalanmış, Trablusgarp ve 12 Adalar kaybedilmiştir. Hariciye vekaletinin umursamazlığı, Sofya Elçimizin savaş olmayacağına dair kandırılması ve gafleti, dış siyaseti takip edip Sırbistan, Karadağ, Yunanistan ve Bulgaristan’ın yaptıkları gizli ittifakları zamanında öğrenememiş olmamızın verdiği aymazlık büyük bir hüsrana sebep olur. Askeri yönden de çok büyük hatalar yapılır. Donanmamız Haliç’e hapsedilmiş ve çürümeye terkedilmiştir. Ordu tamamen siyasete bulaşmıştır, bilgisiz ve yetersiz çoğu alaylı zabitan emekli edilmiş ancak yerine yeteri kadar mektepli subay yetiştirilememiştir. Mektepli zabitan tecrübesizdir. Yıllarca cepheden cepheye koşmuş olan asker yorgundur. Savaş yaklaşırken büyük bir hata yapılmış ve binlerce asker terhis edilerek evlerine gönderilmiştir. Bu nedenle gereken yerde ve zamanda askeri yığınak yapılamamıştır. İşte bu şartlarla Balkan Harbi’ne girmek zorunda kaldık. Biz burada sadece Doğu Ordusu’nun muharebelerini özetleyeceğiz. Makedonya ve Yunanistan cephesinde savaşan Batı Ordusunun durumu da bundan farklı değildi ve maalesef Batı Ordusu’da bozguna uğradı. Bulgar ordusunun üç kol halinde ilerlemesiyle acele bir savunma hattı teşkil edildi. İlk savunma hattımız Kırklareli’nin Kuzeyinden başlayarak Edirne’ye kadar uzanıyordu ve Doğu Ordu Komutanlığına bağlı dört kolordu halinde tertiplenmişti. Doğu Ordu Komutanı olarak Abdullah Paşa (Abdullah Kölemen) görevlendirildi. Asker ve silah mevcutları eksikti, topçu ve topçu cephanesi yetersizdi, askerin teçhizatı, ikmali ve iaşesi çok kötü durumdaydı. İstanbul’da, Harbiye Nazırı olan Nazım Paşa bütün bunları dikkate almadan orduya taarruzu emrediyor ve Bulgarlara taarruz edilmesi için telgraf üstüne telgraf gönderiyordu. Abdullah Paşa ordunun taarruz edecek durumda olmadığını, yığınağının tamamlanmadığını, bazı tümenlerin henüz yolda, intikal halinde olduğunu ve görev yerlerine ulaşamadığını söylüyor ancak Nazım Paşa’ya laf anlatamıyordu. Sonunda Bulgarlar hudutlarımızı geçerek ilerlemeye başladılar, ordumuz savunmada kalması gerekirken, hazırlıksız bir taarruza kalkıştı, kış çok erken başlamıştı, yağmur bütün köy yollarını balçık haline getirmişti ve sonunda korkulan oldu. İyi teçhizatlandırılmış, eğitilmiş bulgar ordusu bir gün içinde Kırklareli Tabyalarını ele geçirdi, Edirne’yi kuşattı ve ordumuz yollarda çamura saplanmış toplarını dahi bırakarak geri çekildi. Geride ilk savunma hattımız, Pınarhisar – Lüleburgaz hattı olarak kararlaştırılmıştı ve acele bir savunma mevzii teşkil edildi. Burada da ancak üç gün tutunabildik ve Çorlu Ergene hattına kadar geri çekildik, burada da tutunamayacağımız, orduyu ikmal edemeyeceğimiz belli olunca Çatalca Mevzilerine kadar çekilme ve burada bir savunma mevzii kurulmasına karar verildi. Bu savunma hattı da, Terkos (Durusu) gölü güneyinden başlıyor ve Büyükçekmece Gölüne dayanıyordu. Arazi yapısı, akarsu ve göllerin sağladığı doğal engellerden istifade ile ve İstanbul’dan gerekli takviye ve ikmal alarak savunma yapmayı olanaklı kılıyordu.
|