• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

1923 SELANİK KILKIŞ PİKOVA KÖYÜ MUBADİLLERİ

PEYKOVA (AGIOS MARKOS) dan KARAHALİL'e .....

ÇATALCA DAĞYENİCE ALAİYE BALKAN HARBİ ŞEHİTLİĞİNDE 108 YIL SONRA MEZARLAR AÇIĞA ÇIKTI.

ÇATALCA, DAĞYENİCE, BALKAN HARBİ / ALAİYE ŞEHİTLİĞİ   1912

www.pikovamubadilleri.com       30 Mart 2020


1912 Yılının Ekim ayı sonlarında, Osmanlı, Balkan Savaşına çok hazırlıksız yakalanır. 1911 İtalyan harbi henüz sona ermiş ve İtalyanlarla UŞİ anlaşması imzalanmış, Trablusgarp ve 12 Adalar kaybedilmiştir. Hariciye vekaletinin  umursamazlığı, Sofya Elçimizin savaş olmayacağına dair kandırılması ve gafleti, dış siyaseti takip edip Sırbistan, Karadağ, Yunanistan ve Bulgaristan’ın yaptıkları gizli ittifakları zamanında öğrenememiş olmamızın verdiği aymazlık  büyük bir hüsrana sebep olur.

Askeri yönden de çok büyük hatalar yapılır. Donanmamız Haliç’e hapsedilmiş ve çürümeye terkedilmiştir. Ordu tamamen siyasete bulaşmıştır, bilgisiz ve yetersiz çoğu alaylı zabitan emekli edilmiş ancak yerine yeteri kadar mektepli subay yetiştirilememiştir. Mektepli zabitan tecrübesizdir. Yıllarca cepheden cepheye koşmuş olan asker yorgundur. Savaş yaklaşırken büyük bir hata yapılmış ve binlerce asker terhis edilerek evlerine gönderilmiştir. Bu nedenle gereken yerde ve zamanda askeri yığınak yapılamamıştır. İşte bu şartlarla Balkan Harbi’ne girmek zorunda kaldık. Biz burada sadece Doğu Ordusu’nun muharebelerini özetleyeceğiz. Makedonya ve Yunanistan cephesinde savaşan Batı Ordusunun durumu da bundan farklı değildi ve maalesef Batı Ordusu’da bozguna uğradı.

Bulgar ordusunun üç kol halinde ilerlemesiyle acele bir savunma hattı teşkil edildi. İlk savunma hattımız Kırklareli’nin Kuzeyinden başlayarak Edirne’ye kadar uzanıyordu ve Doğu Ordu Komutanlığına bağlı dört kolordu halinde tertiplenmişti. Doğu Ordu Komutanı olarak Abdullah Paşa (Abdullah Kölemen) görevlendirildi. Asker ve silah mevcutları eksikti, topçu ve topçu cephanesi yetersizdi, askerin teçhizatı, ikmali ve iaşesi çok kötü durumdaydı. İstanbul’da, Harbiye Nazırı olan Nazım Paşa bütün bunları dikkate almadan orduya taarruzu emrediyor ve Bulgarlara taarruz edilmesi için telgraf üstüne telgraf gönderiyordu. Abdullah Paşa  ordunun taarruz edecek durumda olmadığını, yığınağının tamamlanmadığını, bazı tümenlerin henüz yolda, intikal halinde olduğunu ve görev yerlerine ulaşamadığını söylüyor ancak Nazım Paşa’ya laf anlatamıyordu.

Sonunda Bulgarlar hudutlarımızı geçerek ilerlemeye başladılar, ordumuz savunmada kalması gerekirken, hazırlıksız bir taarruza kalkıştı, kış çok erken başlamıştı, yağmur bütün köy yollarını balçık haline getirmişti ve sonunda korkulan oldu. İyi teçhizatlandırılmış, eğitilmiş bulgar ordusu bir gün içinde Kırklareli Tabyalarını ele geçirdi, Edirne’yi kuşattı ve  ordumuz yollarda çamura saplanmış toplarını dahi bırakarak geri çekildi.

Geride ilk savunma hattımız, Pınarhisar – Lüleburgaz hattı olarak kararlaştırılmıştı ve acele bir savunma mevzii teşkil edildi. Burada da ancak üç gün tutunabildik ve  Çorlu Ergene hattına kadar geri çekildik, burada da tutunamayacağımız, orduyu ikmal edemeyeceğimiz belli olunca Çatalca Mevzilerine kadar çekilme ve burada bir savunma mevzii kurulmasına karar verildi.

Bu savunma hattı da, Terkos (Durusu) gölü güneyinden başlıyor ve Büyükçekmece Gölüne dayanıyordu. Arazi yapısı, akarsu  ve göllerin sağladığı doğal engellerden istifade ile ve İstanbul’dan gerekli takviye ve ikmal  alarak savunma yapmayı olanaklı kılıyordu.


İşte bu şartlar altında, ülkenin her yerinden silah altına alınan askerler onları durdurmak için Çatalca’ya gönderilmeye başladı.  Alanya’dan yola çıkan askerlerimiz de günlerce yollarda yürüyüp, yorgun argın cephedeki görevine başladı. 86. Alay’a bağlı, Alanyalılardan oluşan Alaiye (Alanya) Redif Taburu, ilk görevinde düşmanı püskürtüp Dağyenice köyü  civarında mevzilerde konuşlanarak dinlenmeye geçti. Ancak gece, mevzilerimize sızan Bulgar askerleri, Alaiye Taburu’na saldırarak bir gecede 657 askerimizi şehit etti. 1912 yılının 17 Kasım gecesi yaşanan bu acı olaydan sonra bu tepe ‘Alaiye Şehitliği’ olarak kayıtlara geçti.




Balkan Harbinin üzerinden tam 108 yıl geçti, verdiğimiz kısa bilgiden sonra, şimdi sözü İstanbul Arkeoloji Müzeler Müdürü  Rahmi Asal’ın  söyleyeceklerine bırakalım;

“İstanbul Valiliği Yatırım İzleme Koordinasyon Bölümü tarafından bölgeye bir "Balkan Şehitliği Müzesi" yapılması planı gereği İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma bölge kurulundan izin alınarak İstanbul Arkeoloji Müzeler Müdürlüğü tarafından yaklaşık bir yıl önce çalışma başlatılmıştı.”

“İstanbul Arkeoloji Müzelerinde çalışan Antropolog Yusuf Çurku ve Antropolog Gökhan Yıldırım tarafından yürütülen çalışma sonucu önce Alaiye Şehitlik anıtının bulunduğu bölge incelendi ancak ilk etapta bir şey bulunamadı. Bunun üzerine anıtın çevresinde bulunan alanda kazı başlatıldı. Çalışmalarda çok kısa süre sonra, yüzeyin 50-60 santim altında savaş kıyafetleriyle gömülmüş şehit mezarları bulunmaya başlandı. Burada toplamda 30 şehidimizin mezarı tespit edildi. 16 şehidimiz toplu gömülmüş, diğerleri ise tekil gömüler şeklinde”.

Bulduğumuz şehitlerden ikisi Daniel ve Avedis adlı iki gayrimüslim Türk subayı. Ayrıca üç  Türk subayının isimleri, üzerlerinden çıkan Osmanlı mühürlerinden tespit edildi. Bunlar 86.Alayın askerleri olup isimlerinin, "Mehmet Nuri", "Necmettin" ve "Osman Binveli" oldukları düşünülüyor.  Askerlerin ne şekilde öldükleri yönünde çalışmalar devam ediyor. Şehitlerimizin üzerlerindeki kıyafetler ve özel eşyaları hatta üzerlerindeki mühimmatlarıyla birlikte gömüldüğünü gördük. Arkeoloji Müzeler müdürlüğü olarak daha önce arkeolojik alanlarda kazılar yapıyorduk. Bu bizim bir şehitlikte yaptığımız ilk kazı."




“Toplu olarak 16 mezar aynı çukura gömülmüşler. Ağzı açık şekilde, eli boğazında sanki ölüm anında yaşadıklarını bize gösterir halde bulduk. Çok üzücü. İskeletlerin duruşları yaşadıkları acıyı gösteriyor.   Bugüne kadar mezarlarda ayrıca 40 adet sikke, 5 adet subay mührü, 5 adet subay rütbesi (Osmanlıca 86.Alay yazılı), Çok sayıda üniforma düğmesi ile kemer, kayış tokaları, 1 adet pusula, çok sayıda tütün tabakası ile sigara ağızlığı, 1 adet süngü, Çok sayıda cep aynası, 2 adet yüzük ve yemek kaşıkları bulundu.”

“Şehit mezarlarının bulunduğu alanın hemen yakınında kazılar sırasında bulunan binlerce mermi, yüzlerce top mermisi, şarjörler, kılıçlar, pusulalar, asker mataraları, top arabası tekerlekleri ve çok sayıda şarapnel parçası ise bölgede çok büyük bir savaşın yaşandığını gösteriyor. Patlamamış halde bulunan top mermileri İstanbul Arkeoloji Müzeleri yetkilileri tarafından imha edilmek üzere askeri yetkililere teslim edildi. “Bunlara ilaveten kalıntıların yanı sıra, prehistorik (tarih öncesi) döneme ait bir ok ucu, Bizans dönemine ait amfora kulpları da ortaya çıkarıldı”.




Balkan Harbi  sonunda  tüm Trakya ve Makedonya kaybedildi. Burada 550 yıllık Türk hakimiyeti sona erdi. Sadece YANYA, İŞKODRA  ve  EDİRNE Kaleleri  uzun süre dayanarak şan  ve şerefle savunuldu.

İşkodra’yı savunan Miralay Hasan Rıza Bey’e, Yanya’yı savunan Esad Paşa (Bülkat) ve Edirne’yi Savunan Şükrü Paşa’ya ve onların kahraman askerlerine selam olsun, aziz ruhları şad olsun.

Balkan Savaşı nedeniyle Osmanlı Ordusunun  savaş zayiatı, ölü, yaralı ve kayıp olarak toplam 250 Bin askerdir. Bunun yanı sıra, binlerce insanımız özellikle Bulgar Komitacıların işkenceleri, tecavüzleri, toplu katliamları ile hayatını kaybetmiş, can korkusuyla köylerini terk edenler yollarda soyulmuş, hastalıktan yollarda ölmüş, evlerini, mallarını, tüm varlıklarını  kaybederek  Anayurt’a göç etmiş, muhacir durumuna düşmüştür.

Maalesef Balkan Harbi Faciası ve Balkan Şehitlerimiz tarihimizde ve gönüllerde yeteri kadar yer bulamamıştır. Balkan faciasından hemen sonra 1.Dünya Harbi başlamış, Çanakkale Savaşları, Sarıkamış Faciası, Yemen, Kanal, Irak, Galiçya cephelerindeki kayıplar, arkasından 1919 da Anadolu’ nun işgali ve Kurtuluş Savaşımız bizlere Balkan Faciasını unutturmuştur.




Çatalca Dağyenice Köyü Alaiye / Balkan şehitliğinde yapılacak olan Balkan Harbi Müzesi işte bu nedenle çok önemlidir, çok büyük bir eksikliği giderecek ve bizi Balkan Harbi tarihimizle yüzleştirecektir.

Bu amaçla çalışan, emek sarf eden maddi, manevi desteğini esirgemeyen herkese, özel ve tüzel kuruluşlarımıza, İstanbul Arkeoloji Müze Müdürlüğüne ve çalışanlarına, İstanbul Valiliği Yatırım İzleme Koordinasyon Bölümüne, İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge kuruluna,   Çatalca Sivil Toplum Kuruluşlarımıza, Çatalca Kültür ve Turizm Derneğine, Turizm ve Tanıtma amaçlı tüm derneklerimize, Mübadele ve Rumeli Göçmenleri    Derneklerimize sonsuz şükranlar, saygı  ve selamlar olsun.  

Tarihe ve özellikle Balkan Harbi tarihine ilgi duymamın sebebi olan, 1912 Balkan Harbi Dedeağaç şehidi, Büyük dedem (Anneannem Zeynep Bozkurt’un babası) Topçu Üsteğmen  Hüseyin Hüsnü ile yine Balkan Harbinde  Dedeağaç’ta Bulgar-Makedon komitacılar tarafından hunharca  şehit edilen, büyük dedem (annem Feruzan Akkoyun’un dedesi) Dedeağaç Hutut-u Hadidiye (Demiryolları) Ser Komiseri Kolağası Ali Rıza beyin ve tüm Balkan Harbi Şehitlerinin aziz ruhları şad olsun. Canlarını hiçe sayarak bizlere yaşanacak bir vatan bıraktılar. 

(Büyük dedem, Kolağası Ali Rıza Bey'in öyküsünü, sitemizde aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.) 
https://www.pikovamubadilleri.com/?Syf=26&Syz=448440&/1912-BALKAN-HARB%C4%B0-DEDEA%C4%9EA%C3%87-%C5%9EEH%C4%B0D%C4%B0-KOLA%C4%9EASI-AL%C4%B0-RIZA-BEY




22 Ocak 2021 Günü şehitliği ziyaretimizde şehitlik çevresinin tamamen yüksek metal perdelerle kapatıldığını gördük, anıtı ziyaret edemedik. Kış sezonu nedeniyle kazı çalışmalarına ara verildiğini ve girişin yasak olduğunu öğrendik. Uzaktan bir fotoğraf çekmekle yetindik. Aşağıda fotoğrafı görüyorsunuz.



 

Bahadır Akkoyun, Kılkış Peykova Köyü 3. Kuşak Mübadil.   www.pikovamubadilleri.com











  
2765 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın